DR.AİDİN SALİH HANIM’IN ARDINDAN…
İnna lillahi ve İnna İleyhi Raciun
Bir İslam hekimi, alim, arif, hikmet sahibi, iman ve aksiyon, fedakarlık ve azim abidesi, muhacir ve mücahit insanı, gerçek bir hazineyi toprağa verdik.
Türkiye‘de ve dünyada bir sessiz devrimin öncüsü idi. Bu dünyadan ve aramızdan ayrılışı da sessiz oldu.
Ama gönüllerde yangın var. İçlerimizde hıçkırıklar da onun devrimi gibi sessiz.
Yitik şifayı ihya yolunda ve kendisinin söyleyişi ile Muhammed Aleyhisselam’ın sünnetini ihya yolunda çalışmayı kendisinden bize kalan aziz bir borç, vasiyet ve görev biliyoruz.
O mezar pozitivizmin tıpta iflasının, bu topraklarda tükenişinin sembolü olacaktır. İnşaAllah.
Hz.Mevlana ‘Köpek bile önüne konanı koklamadan yemez. Ey insan sen nasıl bir şeyi vahiy mi insan sözü mü olduğunu anlamadan hemen kabul ediyorsun’ der. Bir Mevlana gibi tıpta ve yaşantıda bize tavsiye edilenleri Muhammed Aleyhisselam’ın sünneti terazisinde tartmadan kabul etmeme ilkesini sade kuru vaazla değil müspet sonuçlarını da göreceğimiz fiili uygulamalarla benimsettiğin için Allah senden razı olsun.
Kabrin cennet bahçelerinden bir bahçe olsun.
Allah rahmetiyle muamele etsin.
Gurbet ilinde vefatın şehitlik olacağı müjdesine nail eylesin.
Bizlere de yolunda yürümeyi ve şefaatine nail olmayı nasip etsin.
Alimin ölümünün alemin ölümü olduğunu bir hakikat olarak yaşıyoruz.
Kendisini tanımaktan büyük mutluluk duyduğum, İlmi ile, irfanı ile, hikmeti ile şuurlu bir mü’mine olan, tıp alanında Nebevi Tıbbı ihya ile bir ilmi sistematik içerisinde inşa eden, tedavileri ile ıspat eden Allah (cc) rızası için mücadelesine, azmine, ihlasına, izzetine şahit olduğum GERÇEK TIP eseri sahibi peygamber aşığı büyük mücahide ve hekim biyolog doktor Aidin Salih Hanım bugün Hakk’a yürüdü.
Rahmetli Erbakan Hocamızın cenazesinde bir TV kanalına sade bir vatandaş şöyle demişti; ‘OKYANUS TÜKENDİ’
Aidin Hanım’la görüşmelerimizde sık sık ‘Siz tıbbın Erbakan’ısınız’ derdim.
Çünkü, derdi İslam’dı. Derdi, Müslümanların ırkçı emperyalist sömürü çarkında öğütülmemeleri idi. Çünkü, derdi Müslümanların İslam’ın istediği gibi yaşamaları, İslam’ın istediği gibi tedavi olmaları ve böylece İzzet içinde ölmeleri, Cennet’i kazanmaları idi.
Şeytan’ın vaat verip kandırmasının Kur’an’da bize bildirilmesine rağmen halen Müslümanların Ortodoks Tıp ya da Modern Tıp mantığı içerisinde İslam’ın kabul etmediği tedavilerle iyileşeceği umuduyla perişan bir şekilde ve zillet içinde can vermelerine üzülüyordu.
Müslümanların TIP mevzuunda Peygamber Efendimizin tavsiyelerine eğilmemelerine, TIBB-I NEBEVİ üzerine çalışmamalarına dahası Modern Tıbbın yahudi kaynaklı mantığına, tedavilerine ve ilaçlarına teslim olmalarına üzülürdü.
Müslümanların iktisadi veya içtimai bir nizam önerisi olarak Komünizm ya da Kapitalizm önerildiğinde ‘İslam var, bizim yahudi nizamları ile ne işimiz olur’, deyip itiraz ederken sağlık alanında en ufak bir dertle karşılaştıklarında hemen ‘Ey Yahudi! Ne ilaç veriyorsun deyip yahudiye teslim olduklarını’ söylerdi.
O, önümüze konan bilim kılıfı altındaki TIBBİ Yahudi sömürü düzenini değiştirmeye talipti.
Gerçek Tıp kitabını okuduğunuzda ve hastaları ya da yakın çalışma arkadaşları ile görüştüğünüzde onun bu hedefinin ve çalışmasının örneklerini görebilirsiniz.
Bu nedenle kendisine ‘Tıbbın Erbakan’ısın’ derdim. Hoşuna da giderdi.
İslam’ı bizim gibi babadan miras almamış, 40 yaşından sonra tanımıştı. Bizim gibi okuyup geçmiyor, araştırıp inceliyordu.
Derin tıbbi bilgisi ve araştırmacı kimliği ile İslam’ı incelemelerinde önemli ve hikmet dolu hususları tespit ediyordu.
Araştırıyor, öğreniyor ve bildiklerini anlatıyordu. Bildikleri ile amel edenlere Allah’ın bilmediklerini öğrettiği inancı ile Hz.Ömer’in ‘Vicdan sahibi insan bildiğini başkasına öğretendir’ sözü üzere idi.
Bu gaye ile kitap yazdı. Bu gaye ile konferanslar verdi. Bu gaye ile sempozyumlar düzenledi ve bu gaye ile NHİ’yi kurdu. Bu gaye ile bir vakıf kurulması için gayret içindeydi.
Ülkemizde HACAMAT’ın, ORUÇ’un bir sünnet olarak ihyası, bir ilim olarak gelişmesi ve tedavi olarak yaygınlaşması onun hizmetidir.
Bu mücadelesi ile mücahide bir hanımdı.
Çok sayıda hastanın muayenesinde bizzat bulunmam vesilesiyle şahidim ki Aidin Hanım teşhis ve tedavi sırasında mükemmel tebliğ yapıyor ve tebliği de tesir ediyordu.
Osmanlı döneminin büyük hekimlerinden Şemseddin-i İtaki ‘Bir insan, insan anotomisini bilmeden Allah’ı bilemez’ der.
Belki bu nedenle eski İslam alimleri aynı zamanda hekimdiler. Ak Şeyh Akşemseddin Hazretleri, İmam Ali Rıza, Fahruddin Razi vd alimlerimiz hekimlikte zirve isimlerdir.
Aidin Hanım’ın hekim olmak vesilesi ile muazzam bir hikmet yönü vardı. Az sözle çok şeyi ifade ederdi. Ben hikmetli konuşmanın çok güzel örneklerini onda gördüm.
Son İstanbul konferansında ‘Dünyaya imtihan için geldiniz. İmtihan aldatma ile olur. Aldatma da süslü gösterme ile yapılır. Size süslü gösterilenden kaçının.’ demişti.
‘Sağlıklı olmak için ne kitabıma ve ne de bana ihtiyacınız var. Sünnete uygun yaşayın sağlıklı olursunuz’, diye nasihatta bulunmuştu.
2010’da İzmit’te yaptığımız ve çoğunluğu hanımların oluşturduğu konferansta ‘Hanımlar şimdi söyleceğim bu zamana kadar olmadı. Çocuklar annelerine, kadınlar kocalarına hakim oldu.’ demiş ve hanımlara kocalarına hakim olma tavrından vazgeçmeleri uyarısında bulunmuştu.
Özbekistan’da Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmış ancak diktatör İslam Kerimov’un yönetimi vermemesi ile Türkiye’de sürgünde yaşamaya başlamış Özbek lider Muhammed Salih’in eşi olarak aynı zamanda ülkemizde sürgünde yaşayan bir MUHACİR olarak bulunmaktaydı.
Emanetini Allah’a gurbette teslim etti.
Hadis-i Şeriflerin gurbette ölenlerin şehit olacağı müjdesi ve Allah’tan şehitlik dileyerek ölenlerin şehit olacağı müjdeleri ile Allah’ın (cc) kendisini şehitlere yazması duasında bulunuyorum.
İnanıyorum ki ‘Allah ondan razı, O da Allah’tan razı’ idi.
Bugün bir okyanus tükendi. Gerçek Tıp kitabını bilenler bilsinler ki kitap, okyanustan bir damla idi.
‘İnsanlar toprak altında hazine ararlar. Halbuki biz bugün gerçek hazineyi toprağa gömdük.’
Allah (cc) mekanını cennet bahçelerinden bir bahçe yapsın. Rahmetiyle muamele etsin. Peygamberimize komşu eylesin. Bizi de cennette buluştursun. Amin
Başta kıymetli eşi Muhammed Salih Bey, oğlu Temur Bey, gelini Hacer Hanım ve kızı Umuda Hanım olmak üzere Hatice Misge Hanım ve diğer yakınlarına ve sevenlerine Allah’tan Sabr-ı Cemil ve Ecri Cezil diliyorum.
Abdullah Kaya
TV “Selam”